Denver'da büyüyen New Yorklu söz ustamız Deca esasında tam bir music-nerd, bunun meyvesini ise imzasını attığı şahane altyapılardan biz dinleyiciler topluyoruz. Ama en dikkat çeken özelliği sahip olduğu derin lirikalite, sözlerini çok fazla düşünerek yazdığı belli ve fazla okuyup araştıran birisi olduğunu da seziyorsunuz, özellikle dinler üzerine. İncil'den fazlaca referansa rastlamanız mümkünken aynı zamanda Hristiyanlığın köklerine kadar inip epey deşmekte ki karşımıza Sanskritçe kelimeler bile çıkmakta bazen, yeri geldiğinde paganlık da buna dahil. Ama tabii ki kendisi Christian-Rap veyahut Gospel tarzı yapan birisi değil, hatta altyapılarında da Gospel esintisi yok, bahsettiğim dini ögeler kendisinin lirikalitesini tamamlayan yalnızca bir parça.
Hakkında övülecek bir değerli nokta da gerçekten çıkardığı işlere sanat eseri gözüyle bakması ve yapım sürecinde ortaya bir sanat eseri koymak için uğraşması. Albümlerinde yarattığı atmosfer, akış ve bunu güçlendiren intro'lar, interlude'lar, skit'ler, hepsi albümlerinin içerisinde çok üst düzey bir dikkat ile yerleştirilmiş.Dinlerken bir yolculuğa çıkmış hissine rahatça kapılıyorsunuz, çok fazla kullandığım bu yolculuk metaforu diskografilere girildiği zaman ayrı bir önem kazanıyor çünkü rastgele bir şarkıyı veyahut bir albümü dinlemek ile bir sanatçının albümlerini sırasıyla tek tek dinlemek arasında büyük bir fark var ve yolculuktan bahsediliyorsa emin olun o diskografi sıkıcı bir şekilde ilerlememekte. Sanatçının artılarını ve eksilerini ele almadan önce kendisinin 2004'de ilk albümünü yayınlayarak Underground camiasında 16 yıla yakın varlığını sürdürdüğünü ve bir nevi eski-kurtlardan olduğunu da belirtmek lazım.
Artıları:
- Lirikleri dinleyeni düşündüren cinsten, en sevdiğimiz olay.
- Kendisi binlerce plağa sahip bir arşivci de olduğu için altyapılarda duyulan tınılar, vokal sample'lar aşık olunası türden.
- Bütünlüğe önem veren birisi, albümler kendi içerisinde sürekli bir bağlantıyla ilerliyor.
Eksileri:
- Yüzünü göstermeyi ve sosyal medya üzerinden hayranlarıyla iletişim inşa etmeyi pek seven birisi değil, belki bu bir eksi olarak değerlendirilmemeli ama kendisi keşfettirecek veyahut hakkında bilgi elde edinilecek, yani kısaca kendisiyle müziği dışında ufacık da olsa bir bağ kurdurtacak hemen hemen hiçbir şey yok.
- Kardeşine adadığı fenalar ötesi bir beat-tape var ve insan keşke bu beat-tape'deki bazı altyapılara girseymiş, en azından albümde 4-5 şarkıda kendisini duysaymışız diyor. Enstrümantal dinlemeyi sevenler için bir eksi olmasa bile beni biraz üzdü.
1. The Vail
(Çıkış yılı, 2011)
Deca'nın bundan önce iki albümü olmasına rağmen The Vail bir milat olarak ele alınabilir. Benim gözümde bu albüm Deca'nın asıl debut albümü gibi, diğer iki iş kötü olduğu için değil ama burada tam olarak o sanatsal kişiliğe bürünüşünü gördüğümüz için. Dolu dolu 11 şarkı, o yüzden listemin tepesinde ve diskografisine gireceklerin de ilk olarak dinlemesi gereken albüm bu bence. Bu albümden sonra Deca'yı sevdiyseniz tamamdır, diğer albümleri de su gibi akıp gidecek.
Listeme aldığım şarkılar
Miss Maya
Surface Tension
Flux
Movement
Silverline
Due Time
2. The Hedonist
(Çıkış yılı, 2006)
Deca'nın ikinci albümü ve üçüncü albüm öncesi son kez daha farklı yollardaki hali. Aslında lirikal olarak hâlâ çok büyük bir fark yok, flow ve ses tonu gibi işin matematiğini barındıran ögelerde aynı denilebilir ama dinleyicinin hissedebileceği bir farklılık var bu albüm ile yukarıdaki albüm arasında. Yukarıdaki albüm daha çok left-field kalırken mesela bu albüm daha ortodoks. Kısa diskografisinde parlayan bir albüm aslında, mükemmel bir iş olduğunu iddia edemem ama daha yeni yakın tarihteki albümlerden sıyrılan tarafı uzunluğuna göre daha çok dinlenilebilir olması.
Listeme aldığım şarkılar
Gemstar
Strung Out Dreamer
Caged Bird
3. The Ocean
(Çıkış yılı, 2013)
Çok tatlı bir art-work'e sahip, oradan bir girelim ve sonrasında yine aynı tatlılığa sahip altyapılara da değinmiş olalım. Daha da tatlı olanı ise albüm içinde çok fazla güzel skit kullanılmış olması. Deca'nın en çok dinlenen birkaç şarkısı da ayrıca bu albümde bulunuyor, müzikal başarısı da sağlam bir albüm yani. Benim çok fazla beğenemediğim ama yine de dinlerken keyif aldığım bir albüm oldu, sebebi ise Jazz Rap türüne çok fazla alışamamış olmam. Eğer siz seviyorsanız bu albümde örneklerini profesyonel bir şekilde göreceksiniz zaten.
Listeme aldığım şarkılar
Gabriel Ratchet
Big Time
4. The Way Through
(Çıkış yılı, 2017)
Dinsel ögelerin tematik olarak en fazla yer aldığı albüm sanırsam bu. Intro, outra ve interlude çıkarıldığında albümün 9 parçalık olması ve liriklere daha çok dikkat vererek sindirile sindirile kısa sürede bitirilebilmesi ekstra bir artı. Altyapılar bir nebze daha hareketli burada ve eğlence havası da var, funky türden yer yer. İyinin bir tık altı derdim albüm için, çok büyük bir etkileyiciliği bulunmuyor.
Listeme aldığım şarkılar
Maintain
The Way Through
5. Top of the Line Bottom Feeder
(Çıkış yılı, 2004)
Listeme aldığım şarkılar
Hope Turns to Doubt
Gautama
Kesinlikle önereceğim bir başka diskografi daha. Özellikle back-pack, daha sanatsal ve entelektüel işler sevenlerin kaçırmaması gerek. Bir başka sanatçıda görüşmek üzere, one luv.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder